Sislerin tepeleri okşayarak yükselişini... Bulutların üzerindeymişçesine bizi heyecanlandırışını...nasıl özledim...
14 Temmuz 2010 Çarşamba
Haydeee Memlekete...
Sislerin tepeleri okşayarak yükselişini... Bulutların üzerindeymişçesine bizi heyecanlandırışını...nasıl özledim...
Tatile Giderken...
2 yaşından bu yana kitap okuyoruz oğlumla...Hatta çoğunu satır satır ezberlemiştir.
Mini bir kitaplığımız oluştu şimdiden.
Artık 4 yaşını dolduracak bu sonbaharda ve Kreşe başlayacak...
Kendini, korkularını, duygularını , utanmadan çekinmeden ifade edebilsin istiyorum.
Bu yaşlar için soyut kavramları anlayabilmek ve ifade edebilmek çok zor.
Korkmuyorum ve Duygularınız adlı kitapların bu konuda yadımcı olabileceğini düşünüyorum.
Buda oğlumun çok ama çook sevdiği Dinozorlu kitabı..Bu kitabı günde 4-5 defa okuduktan sonra, dinolar konusunda algıları iyice açılmış olmalı ki evimizde küçük bir dinozor sürüsü var artık :)))
Şirin mi şirin DüĞmeler..
Tuhafiyelerden birinde çok şık,cici paketlenmiş düğmeler gördüm..Karışık renkli bir paket aldım..Ama aklım diğerlerinde kaldı..
Hoş dikiş vs. becerim yok ama insana başka başka da fikirlerde veriyorlardı..
Sonra pakette yazan http://www.buttonfashion.nl/ bu siteye girdim...
Gerçekten hoş şeyler var.
Kesme Tahtası, Geri Dönüşüm Çalışması;
Peçeteleri kesip peçete tutkalı ile yapıştırdım, pek güvenemediğimden kendime; sondaki iki aşçıyı ve ortada meyve sepetini tutan aşçının sadece sepeti için boyutlandırma yapmaya karar verdim.
İlk tuz hamuru maceramda böyleydi işde..
Tahtanın yan kısımlarınıda boyamak, baş kısımdaki 3 aşçı şapkasınıda boyutlandırmak vs..Dönüşde sakin, dinlenmiş kafayla bakarım artık.
1 Temmuz 2010 Perşembe
Boncuğum...Kediciğim..
Komşumuz; Olmaz , ben bakamam dedi...Biz dört kardeş atıldık 'Biz bakarız'...Annem bizden önce tav olmuştu kediye :))
Boncuk böyle gelmişti evimize...
Okuldan koşa koşa gelirdik onu sevmek için..Hatta bir gün kızkardeşimle yarış yaparak eve zor attık kendimizi...ama boncuğu bulmak ne mümkün..zaten minicik...ara-tara yok..
En sonunda, uyuyan erkek kardeşimin pantalon paçasının içinde kıvrılmış uyurken bulduk:))
Bebişim..insan sıcaklığı aramakta imiş.
İki köpek sahibi kapı komşumuz ise hiç hoşlanmadı boncuktan...Deposunda kapalı kaldığını bildiği halde günlerce çıkarmamıştı onu...Kepenklerin altından hamsilerle beslemiştim, sonrada erkek kardeşim dayanamamış deponun arka küçük camını kırarak kurtarmıştı Boncuğu.
Ve bir gün gitti boncuk....ve bir daha da gelmedi.
Hep kendi isteği ile gitmiş olmasını umdum, aklıma gelen kötü senayoları kovarak.
Sonrası ise kedi sevgisi ve hayranlığı...
Deniz Kavukçuoğlu nun çok güzel bir kitabı...Biraz tarih kediler hakkında biraz anı, biraz bilgi...
Mesela Peygamberimizin MUEZZA adında bir kedisi olduğu ve kedi alım-satımını yasakladığı söylenirmiş, Peygamberimizin bir yakını ''ebu-Hureyre'' adını taşırmış ''kedilerin babası'' manasında.Ona bu adı peygamberimiz vermiş..
Hayvanı da yaradandan ötürü sevmek gerek...
Kapısında doğru titreye titreye gelen bir kedi yavrusunu ayağıyla itip '' buraya alışmasın'' diyen 130 kiloluk mahalle bakkalımızın, yavruyken alıp bakıp besleyen ama büyüyünce dış dünyadan bi haber kediciği sokaklara bırakan üst kat komşumuzun belliki içlerinde zerre insanlık,sevgi,şevkat yok.
Ne denebilir ki !
Oğlumun şimdilik balıkları var, yemlerini vermekten sorumlu olduğu..birde komşumuzun kapıya bıraktığı kedi pamuk, bahçede devamlı, zavallım.Oğlum onunlada ilgileniyor.Herşey bir hayvanı, böceği, çiçeği sevmekle başlar değil mi?
Aslında içim anılarla, hüzünlü neşeli öykülerle dolu... Kelimelere dökmek zor olsada yazmak iyi geliyor..
Belki de içimde kalan kedi sevgisi ile ilk pasaj ürünlerime kedilerle başla-mış-dım...
Ne olursa olsun üretmekten vazgeçmeyin arkadaşlar...asıl tüketmekten korkun !
Sevgilerle...